Bir çocuğun hayali

Kapalı kapılar ardında ve yurttaşların birçoğunun ne olduğundan, neyin oylandığından haberi dahi yokken Anayasa oylamalarının ikinci turu da sonlandırıldı.
Meclisteki bu iki tur oylama da 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen ve ikince kere uzatılan OHAL uygulamasını yaşadığımız bir süreç içinde gerçekleştirildi.
Üstelik bir Anayasa Profesörü olan AKP’li Burhan Kuzu’nun bile zamanında; “OHAL süreçlerinde Anayasayı değiştiremezsiniz, çünkü OHAL sürecinde olağanüstü yetkiler kullanan organların bu yetkilerle bir anayasa değişikliğine gitmesi demokrasiyi temelinden zedeler” yazmış olmasına rağmen.
***
Ama tabi ki daha önceden söylenmiş olan sözlerin ya da yazılmış olan yazıların hiçbir önemi yok.
Mühim olan doğru olanı bulmak veya tartışmak değil siyasi otoritenin gücünün sağlamlaştırılmasına yönelik hamlelerin atılıyor olması.
Bu yüzden daha önce söylenenler unutulabilir, yalanlanabilir veya görmezden gelinebilir. Daha önce birçok kereler olduğu gibi…
Bu süreç elbette kaygı verici; üstelik OHAL şartlarında tam olarak bilgilendirme yapılamadan referanduma doğru gidiliyor olması ise demokrasinin gereklerinin yerine getirilememesine sebebiyet veriyor. Referandumun yapılacağı tarihte dâhi OHAL uygulamasının devam etmesinin olası olması ise ayrıca endişe verici bir durum.
***
Daha önceden, 2014 yılında -benim de TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu (İKK) sekreterliğim dönemine denk gelmesi sebebiyle doğrudan muhatabı olduğum- TMMOB Yasasının da içinde bulunduğu birçok yasayla ilgili değişiklik içeren ve haklı olarak çok ciddi bir muhalefetle karşılanan ve geri çekilen bir torba yasa tasarısı gündeme gelmişti. Şimdi bu ve başka torba yasalar ve kanunlarla önü açılmaya çalışılan ranta dair birçok maddenin adım adım bu süreç içinde sessiz sedasız yeniden ele alınmaya başlandığını görüyoruz. Torba yasa; TMMOB kanunu ve imar kanunu ile birlikte kıyı kanunu, kat mülkiyeti kanunu, mera kanunu gibi birçok yasa değişikliğini de içermekteydi ve mezarlıkları dâhi içeren birçok alanın imara ve ranta açılmasının önünü açıyordu.
***
Şu anda, OHAL sürecinde ise ilk iş, askeri alanların imara açılmasını sağlayacak bir düzenlemenin yapılması oldu. Bu alanlar çeşitli tasarruflar altında değerlendirilmeye çalışılıyor. Kiminin üzerinde 4 – 5 yıldızlı oteller, kiminde ise TOKİ konutları yükselecek gibi görünüyor. Bununla birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, doğal sit alanlarını yeniden değerlendirerek, bazılarının sit statüsünü kaldırdı, bazılarının sit derecesinde değişikliğe gitti. Artık 1., 2., 3. Derece sit alanları olarak adlandırılan sınıflama, ‘Kesin Korunacak Alan’, ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’, ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ olarak gruplandırılacak.
***
Bu değişiklikler, özellikle kıyı bölgelerimiz için oldukça tehlikeli bir süreci başlatıyor.
Birçok bölgede plan değişikliklerine başlanmış durumda.
Bu, turizme ve yapılaşmaya açık olmayan bölgelerin yapılaşmaya açılması ve doğal mirasın tahrip edilmesi demek oluyor.
Bundan sonrasında ise adım adım daha önceden toplumsal muhalefetle karşılaştığı için geri çekilen birçok değişikliğin yapılacağını tahmin etmek için sanırım kâhin olmaya gerek yok.
***
Anayasada yapılmak istenen ve parlamenter sistemi, kuvvetler ayrılığını fiili anlamda ortadan kaldıracak, halkın egemenliğini yok edecek olan değişiklikler ile aynı zamanda hukuk devleti nitelikleri de yitirilecek ve yukarıda bahsi geçen uygulamaların daha kolay şekilde hayata geçirilmesine olanak verecek olması ise haklı olarak birçok kişi tarafından dile getiriliyor.
Bu bir bir yaşam alanlarımızın sistemli olarak elimizden alınması demek.
***
Ne yazık ki ülkemizin her köşesi; huzursuzluk, sıkıntı, endişe, korku, maddi kaygılar, yoksulluk, işsizlik kara bulutlarıyla çevrildi ve bu bulutlar giderek her yanımızı sarıyor.
Taciz ve tecavüzler her geçen gün artmaya devam ediyor.
Baskıyla, korkuyla sindirilmeye çalışılan nesil, daha sapık daha cani olduğunu sosyal medyada hayvanlara eziyet edip, kulaklarını kestiği videolarını paylaşarak sergiler halde.
Karne günü bir kız çocuğu büyüyünce ne olacaksın diye sorulduğunda “Cumhurbaşkanı olup, Anayasayı değiştireceğim, idamı getireceğim” cevabını verebiliyor.
***
Hasılı; ülkenin sorunları her geçen gün artarken, bu sorunların – OHAL sürecinde üstelik toplumun büyük bir kesimi tarafından karşı çıkılmasına rağmen – yapılması istenen yeni Anayasa ile daha da fazla artacağı kaçınılmaz görünüyor.
TBMM’de yaşanan şiddet, kendisi gibi düşünmeyene duyulan nefret, güçler ayrılığını ortadan kaldırıp tüm yetkinin tek kişiye verilmesinin ne kadar tehlikeli olabileceğini gözler önüne seriyor.
***
Umalım ve dileyelim ki çocuklarımız güzel şeyler hayal etsin.
Karne gününde kendisine mikrofon uzatılan bir kız çocuğu, ölümü gösteren idamı değil yaşamı gösteren sanatı, bilimi ya da hepsini içeren sevgiyi ve sevinci amaç edinsin ve dillendirsin.
Ancak bu umudun yolu; yangından mal kaçırırcasına, OHAL sürecinde Anayasayı değiştirme çabasıyla açılacak gibi görünmüyor…