“Dur şurayı da ben keseyim!”

Uygar ülkelerde şehirler planlanarak gelişirler. Nerede otopark olacağı, nerenin meydanlaşacağı planla belirlenir. Oysa bizde bu tam tersi şekilde gelişiyor ve ‘ben onu oraya yaptım, oldu’ diyerek savunuluyor.

Bunu MİA’da gördük; bir plan yapılıp ‘plan yapıcılar’ tarafından uygulanmayıp değiştirildi. Ya da dönemin Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Karaosmanoğlu, Ulaşım Master Planı sunumunda şu minvalde bir cümle kurdu: “biz bu planı yaptık ama plan yapılmadan, battı çıktı, köprü vb. ne gerekiyorsa yaptık.” Söyledikleri şu anlama geliyor: Kent adına bu kadar önemli kararları hiçbir plan olmadan aldık.

***

Şimdi baktığımızda MİA’nın hali ortada, planı yapanlar bile beğenmiyor artık ki sürekli planın ana kararlarını dahi değiştirmek istiyorlar. İzmit’in hali de ortada; doğru dürüst bir giriş çıkışı olmayan bir şehir merkezi haline geldi. Sürekli yeni değişiklikler yapılma ihtiyacı duyuldu ama doğru plan olmadığı için hala aksıyor ve İzmit’e yakışmıyor.

***

Benzeri bir uyarıyı Mimarlar Odası olarak tramvay yolu için de yapmıştık. O zaman tramvayın yürüyüş yolundan geçtiği bir plan söz konusuydu. Biz de bunu gerçekleştirmek için Hürriyet, Cumhuriyet Caddelerinden birini yayalaştırmak gerektiğini sonrasında da tramvayı desteklemek için kentin çeperlerine otoparklar yapılması gerektiğini ve kentin içine mümkün mertebe araç sokulmaması gerektiğini anlatmaya çalışmıştık.

***

Sonra tramvayın yürüyüş yoluna yapılmasından vazgeçildi, çok sonra da Hürriyet Caddesi yayalaştırıldı. Bu ve birçok konuda yapılmış basın açıklamaları herkesin çok rahat açıp bakabileceği şekilde yerel basının arşivlerinde duruyor. Yani demek ki teknik insanların yaptıkları uyarılar boşa yapılmış uyarılar değil. Bilimsel bir altyapı ile teknik verilerle bu uyarılar yapılıyor.

***

Asıl gündemimiz Sörler Okulu’na gelecek olursak; 6 Mayıs’ta yazdığım yazının kentin birçok bileşenini tetiklediğini düşünüyorum. Öncelikle, Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Kocaeli Temsilciliği basın açıklamalarıyla halkı bilgilendirdiler. TMMOB’nin bütün bileşenleri bu kent için çok önemli. Meslek odalarının kendi disiplinlerinden halkı bilgilendirmelerine Kocaeli’nin daha da fazla ihtiyacı var. ‘Biz İzmitiz’ ve birçok platformda kent sevdalıları da bu yanlış karara karşı çıkmak için örgütlendiler.

***

Özellikle İzmit Kent Konseyi ve Hüseyin Erol’un girişimlerini çok önemli buluyorum. Diplomatik yolla bu konunun çözülebilmesi için önce Kocaeli Kent Konseyi ile görüştüler. Sonrasında da randevu alınabilirse Sayın Tahir Büyükakın’la görüşerek bu konuyu çözümlemek istiyorlar. Mimarlar Odası da aynı şekilde sanıyorum Tahir Bey’den randevu bekliyor.

***

Bu otoparka örgütlü şekilde karşı çıkılırken bir yandan da halkta çok fazla karşılık bulamayan bir takım eleştiriler de olmadı değil. İzmit Kent Konseyinin basın açıklaması sonrasında Sevgili İlker Akşit iki yazı paylaştı. İlk yazısında otoparka karşı çıkmanın “beyin kilitlenmesi” olduğunu yazdı. Yazının içinde dolaylı olarak ben, doğrudan eşimin ismi geçince de kendisini eşim ve ben ayrı ayrı aradık ve konuyu kendisine anlatmaya çalıştık.

***

Aslında birbirimizi çok iyi tanıdığımız için belki bazı anlarında hararetli ama sıcak bir şekilde konuştuk. Sonra ikinci yazısını yazdı-sağolsun hakkımızda güzel şeyler de yazmış- ama işin özünü kaçırmış. Telefon görüşmemizde, analiz diye paylaştığı şeyin başından sonuna kadar hatalı ve yanlış olduğunu anlatmaya çalıştık. Sevgili İlker de “bence çok önemli” diyerek otoparkı savunmaya devam edeceğini söyledi. Bir beyin cerrahına “bence buradan kesmelisin” denemeyeceği gibi bilimsel verilerle hataları anlatılan bir plan tadilatıyla ilgili de ‘bence’ böyle denmemesi gerekir. Çünkü kentin tümünü ilgilendiren konular kişisel meseleler olamaz.

***

Yukarıda yazdığım gibi tramvay planı halka sunulduğunda, otopark uyarısını yapmıştık. Ancak kat otoparkları hantal kütleler ortaya çıkardığı için bunların yer üstünde olması kent silüeti açısından çok iyi sonuçlar vermezler. Dolayısıyla da kent merkezinde kocaman, kapalı kütleler, ne kadar iyi tasarlanırsa tasarlansın, çok istenen yapılar değildir. İşin koruma boyutunu bir yana bıraktığımızda dahi kentin içindeki böyle bir kütlenin doğruluğunun ayrıca tartışılması gerekir. Yer altına yapıldıkları takdirde ise kent silüetine etkileri neredeyse yok olacaktır. Şimdi bomboş bir meydana dönüşen eski Perşembe pazarının altının bu iş için çok ciddi bir potansiyel taşıdığı ortadaydı. Daha önceden bu alana otopark projeleri yapıldığını da hatırlıyorum. Ama bu büyük potansiyel yok sayılarak sadece boş bir meydana ve yer üstünde bir parça otoparka dönüştürüldü. Yerel yönetimlerin kent merkezi için bu derece önemli  kararları halktan bağımsız ve bütünü düşünmeden yapması böyle sonuçlar doğuruyor ne yazık ki.

***

Önceki yazımda Sörler Okulu arazisi üzerindeki plan tadilatı ile ilgili birçok noktaya değinmiştim. Bu konuyu daha fazla uzatmadan Sevgili İlker Akşit’in “kişilik haklarına saldırı olarak algılandı ama bence yazıda böyle bir şey yok” diye yazdığı noktalara da açıklık getirmek istiyorum. Çok benim tarzım olmamasına rağmen ben de kendi ifadesiyle “işin magazin kısmı” dediği şekilde anlatayım. Bir gazetecinin herhangi bir kişi hakkında yazı yazmadan önce iyi bir araştırma yapması gerektiğini düşünürüm. Hele hele “sırça köşk, latte, villa” vb ifadelerle yazılıyorsa… Aslında telefon konuşmalarımızdan sonra Elif’in koruma restorasyon uzmanı bir yüksek mimar olduğu için Kocaeli Kent Konseyi ile olan toplantıda olduğunu anlamış.

***

Ama işin komik tarafı google’a ismimizi yazınca adresimiz çıkmasına rağmen küçük bir araştırmaya bile gerek duymamış anlaşılan; bize Alikahya’da bir ofis beğenmiş, arabamızı önüne park ettiğimiz hem de. Oysa ofisimiz senelerdir yürüyüş yolunda, hiçbir zaman da Alikahya’da olmadı. Her sabah, istisnai durumlar dışında, arabamızı sahil tarafındaki açık otoparka bırakır Pertev Paşa (Yeni Cuma) Camii’nin karşısındaki köprüden yürüyerek ofisimize gideriz. Yazdığı gibi villada da oturmuyoruz. Ve Elif gene yazdığı gibi latte değil sade Türk Kahvesini tercih ediyor.

***

Ama bunların tersi de olabilirdi; ofisimiz Alikahya’da olabilir, villada oturup lattemizi yudumluyor da olabilirdik. Önemli olan işin bizimle ilgili magazin kısmı hiç değil. Önemli olan içinde (şehir planlama, mimarlık, koruma, restorasyon…) birçok ayrı alanı barındıran bilimsel bir konuyla ilgili “işte analiz” diye paylaşılan şeyin analizle yakından uzaktan ilişkili olmamasıdır. Aksi halde iş, beyin cerrahına “dur şurayı da ben keseyim” demeye döner.