Kadın erkek eşit değildir!

“8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamıştı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi yaşamını yitirmişti. İşçilerin cenaze törenine 10.000’i aşkın kişi katılmıştı.”
***
Yaşanan bu dramın ardından her yıl 8 Mart ‘dünya emekçi kadınlar günü’ olarak anılmaktadır.
Bu girizgâhı yapmamın en önemli sebebi, dünya emekçi kadınlar gününün nereden geldiğini, neden bu günün emekçi kadınlara armağan edildiğini bir kez daha üzerine basarak vurgulamaktır.
Emekçi kadınların sömürülmüş yaşamlarına armağan edilen bu acı hatıra, yalnızca senede bir gün de olsa bu konuya dikkat çekebilmek için bir vesiledir.
Kadınlar sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde emek sömürüsüyle baş etmek durumunda bırakılmaktadır.
***
Emekçi bir kadının oğlu olarak dünyaya geldiğimde, sevgili annem ben henüz bir aylıkken çalışmaya dönmek zorunda bırakılmış.
Sütü kesilmiş, emzirememiş ve bir ay önce doğum yapan bir kadın olarak yeniden işinin başında olması istenmiş.
Şimdi yapılan yasal düzenlemelerle, kadınların doğum hakları, süt izinleri gibi bir takım imtiyazlar yaratılmaya çalışılıyor.
Fakat bu sefer de gelin görün ki işverenler, kendilerine iş başvurusunda bulunan kadınlara;
-Evli misin? Değilsen evlenecek misin?
-Çocuğun var mı?
Doğuracak mısın?
gibi kişisel yaşam alanlarına doğrudan müdahale eden sorularla ve eylemlerle kadınları kendi akıllarınca sınıflandırıyor, hamile kadınlar doğum izni sürecine gelemeden işten çıkartılıyor, devletin hamile kadınlara tanıdığı imtiyazlar nedeniyle işverenler tarafından kadının emeği sömürülmeye devam ediyor.
***
Öte yandan hamile kadınların çalışma koşulları devlet tarafından böylesine bir titizlikle revize edilirken, kadının kişisel yaşam alanına doğrudan müdahale eden açıklamalar da yine siyasi otorite ya da yakın kesimlerinden geliyor:
-Hamile kadın sokakta yürümemeli, (cinselliği çağrıştırıyormuş çünkü)
-En az üç çocuk doğurmalı,
-Kahkaha atmamalı,
-Tecavüze uğrarsa bebek niye ölsün anası ölsün,
-Tecavüze uğrayan kadın tecavüzcüsü ile evlensin,
-Tecavüze uğrayan kadın doğursun devlet bakar.
***
Maalesef bu ve bunlar gibi daha nicelerini sıralayabileceğimiz söylemlere şahit olduk.
Bu durumun kendi içinde yarattığı tezat bir yana, topluma verdiği mesajlar başlı başına korkunç.
Halbuki tarihimizin bize gösterdiği gibi; kadın Han’dır, Sultan’dır.
***
Henüz Avrupa’da bile yokken, Mustafa Kemal Atatürk’le kadına seçme ve seçilme hakkı verilen bir ülkenin çocuklarıyız bizler.
Kadınla erkeğin omuz omuza cephede savaştığı emekçilerin torunlarıyız.
Bunları hafızalarımızdan, belleğimizden yok etmek mümkün mü? Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin?
***
Bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde diyorum ki;
Kadın erkek eşit değildir. Kadın harikuladedir!
Hayatımıza dokunan, bizler için emek harcayan, bizi doğuran, eşimiz olan, kızımız olan, hayatımızda var olan tüm kadınlar! ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar’ gününüz kutlu olsun…