Yazmayı, hep ciddi bir iş olarak görüyorum.
Özellikle bir gazetede köşe yazarlığı yapmayı, hele hele bu işi ülkemizin mevcut halinde yapabilmeyi çok zor buluyorum.
Güzel şeyler yaşamıyorken yazmak kolay değil.
Üstelik sadece Türkiye değil, dünya sanki şairin dediği gibi; ”Çok karanlık bir cümlede durmuş gibi.”
Bu sebeplerden dolayı, sevgili Ergün Demir, bana Astakos Haber’de köşe yazısı yazmayı teklif ettiğinde çok tereddüt ettim.
Her sabah gazeteleri korkuyla açar, akşam yatağa her yattığımızda bir sürü endişeyle uykuya dalar olduğumuz bir zamanda köşe yazmak gerçekten zor.
***
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor; ben bir gazeteci ya da yazar değil mimarım. Varlığını çok fazla önemsediğim meslek odam Mimarlar Odasının Kocaeli Şubesinde bir süre yöneticilik yaptıktan sonra, şimdi bu görevi Mimarlar Odası Genel Merkezinde devam ettiriyorum.
Dolayısıyla olaylara, kente, ülkeye, dünyaya bakışımın bir mimar gözüyle olacağını söylemem gerekiyor.
Doğup büyüdüğüm, bu kent için söylediklerimin çoğu bu zamana kadar TMMOB ile Mimarlar Odası’nın basın açıklamaları ve raporlarıyla oldu.
Mesleki örgütlülüğe dair çalışmalarımın her zaman sürmesiyle birlikte şu an bu sütundan sizlere merhaba demek benim için ayrı bir anlam taşıyor.
Bu benim için; tarihi, doğayı, kültürel mirası, sanayii, ulaşımı, kısacası hayatımızın birebir içinde olan mimarlık ve şehircilik ölçeğindeki her şeyi konu edineceğim, her biriyle ilgili fikir ve bilgilerimi sizlerle paylaşabileceğim bir dönemin başlangıcı.
Bu kadar önemsemem bu yüzden.
Bugüne kadar basın açıklamalarında elimde olan mikrofon aracılığıyla çıkan sesler, bu sütunla birlikte herkesin evine, işyerine, hayatlarına kadar ulaşıyor olacak…
***
Kente ve ülkeye dair konuşmak, yazmak istediğim çok şey olmasına rağmen ülkenin mevcut durumu, iç karışıklıklar, terör, bombalar, şehitlerimiz, dış ilişkiler, can güvenliği, akıl sağlığı gibi öyle çok önceliğe sahip olumsuzluk sardı ki etrafımızı, umutsuzluk çöktü yüreğimize.
Öyle ki, sorunlarımız bile zihinlerimizde öncelik sıralaması sorgusunda…
Çok sevdiğim bir yazar olan Bilge Karasu, “Altı Ay Bir Güz” isimli kitabında umudu ve bununla birlikte var olan kaygıyı şöyle anlatır:
”Usancı, bezginliği bir an unutturan bir şey varsa, yaşama sokuverdiğimiz umuttur. Yaşama katabildiğimiz, katmayı becerebildiğimiz umuttur.
Umut, rahatsızlığının, yakınmalarının, iyileşilir, çaresi bulunur hastalıklardan olabilmesidir. Durumun çaresiz olmadığı umududur. Kaygı, yapılması gerekeceklerin fazla karışık, güç, acılı olması kaygısıdır.”
***
Yaşama umut sokmak! Belki de ancak birbirimizin sırtına koyduğumuz el ile yapabiliriz bunu şu günlerde. Başta yazdığım gibi karanlık bir cümlenin ortasından, yaşama katacağımız umudu çoğaltmak adına, MERHABA!
——————————————-
1-Edip Cansever – Tragedyalar VI’dan
2-Bilge Karasu – Altı Ay Bir Güz