Kaynağından uzaklaşan su kirlenir

Üstler her zaman astları yönetir.
Bu her alanda kendini gösterir.
Ve aslında teoride öyle olmaması gerekirken pratikte, siyasi otorite her zaman bilim insanlarının üstü konumundadır.
Bu, aynı zamanda siyasi otoritenin mimarların ve şehir plancılarının da üstü gibi davrandığı anlamına gelir.
Mimar ve plancıların saygınlığı ülkeden ülkeye değişmekle birlikte en demokratik ülkelerde bile bu ast-üst ilişkisi geçerliliğini korur.
Bizim ülkemizdeyse ne yazık ki mimar ya da plancının sözü mecburi uygulama aşamasında anca dinlenilir ve o bile çoğu zaman kulak arkası edilir.
***
Yukarıda yazdıklarımı neden hatırlatma ihtiyacı hissettim?
Geçtiğimiz hafta içinde yer alan üç haber bunları hatırlamama ve hatırlatmama sebep oldu.
İlk haber; Beşiktaş’ın, belediye meclis üyelerinin oybirliği ile Boğaziçi İmar Kanunu kapsamından çıkarılması…
Bu karara göre Beşiktaş’ın Boğaziçi geri görünüm ve etkilenme bölgelerinde Boğaziçi İmar Kanunu geçerli olmayacak, burada da Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği geçerli olacak.
Yani Boğaziçi silüetini tamamen etkileyecek bir karar siyasi otoritenin onaylarıyla birlikte alınmış oldu.
Aynı zamanda bu karar, 2960 Sayılı Boğaziçi İmar Kanunu’na aykırı bir karar olduğundan hukuka da aykırılık içeriyor.
***
İkinci habere göre de İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi aldığı kararla tarihi yarımadadaki 10 bin tescilli esere komşu olan yaklaşık elli bin binada yapılacak güçlendirme, bakım ve onarım projeleri için Koruma Kurulu onayı aranmadan ilçe belediyesince uygulama yapılabilecek.
Bu da gene 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre aykırılık içeriyor ve kanuna aykırı şekilde plan notu ile onay yetkisi ilçe belediyelerine devrediliyor.
***
Üçüncü haber Kocaeli’den: Kocaeli’de en büyük yatırımın ulaşım sektörüne yapıldığı yazıyor.
Yapılan ‘modern’ üst geçitler, yaya köprüleri, köprülü kavşaklar, bulvarlara dönüşen yollardan bahsediyor haberde…
Kuşkusuz birçoğu Kocaeli için önemli yatırımlar.
Hatta yazıda tramvay gibi ulaşım için ‘önemli’ bir yatırımın ismi geçmemiş bile.
Kocaeli ulaşımı da doğruları ve yanlışları ile ayrı ve uzunca bir yazının konusu ama bu haber benim için diğer iki haber gibi başlangıçta yazdığım ‘ast-üst’ meselesi için bir hatırlatıcı oldu.
Daha önceden hazırlanmış Ulaşım Master Planı ile ilgili meslek odalarının -konunun uzmanı olan meslek insanlarının- bilimsel ve mesleki eleştirileri dikkate alınmadığından, bugün gelinen noktada kent içi ulaşımın içler acısı halini yapılan onca yatırıma rağmen ne yazık ki artan bir ivmeyle yaşıyoruz.
***
Lynch’in ifade ettiği gibi: “Tıpkı mimari eser gibi kent de mekânda kurulur, fakat daha geniş ölçekte, kent, daha uzun sürede kavranılan bir şeydir. Kent tasarımı, bu yüzden zamana ait bir sanattır. Farklı durumlarda, farklı insanlar için, sonuçlar terstir, aksaktır, terkedilmiştir, her noktasına dokunulmuştur. Her vatandaş şehrinin bazı kısımlarıyla uzun beraberlikler geçirmiştir. Ve onun imajı anılar ve anlamlarda ıslanmıştır.”
***
Yani planlama insan faktörünü de içeren bir bilimdir.
Bu yüzden kentin planlanması aşamasında farklı dinamiklerin içinde olması gerekmektedir.
Hukukçuların, mimarların, plancıların, orada yaşayanların, sivil toplum kuruluşlarının, kentteki tüm dinamiklerin birlikte hareket edebildiği; siyasi otoritenin de tüm bu bileşenler ile yan yana olup bir arada planlayabildiği zaman ancak doğru bir planlamadan söz edilebilir.
***
Aksi takdirde; siyasi otorite kendini aslında olmamasına – olmaması gerekmesine rağmen – koşulsuz şartsız ‘üst’ olarak görüp, uygulamalarını -hatta bazı durumlarda hukuka aykırılıklara rağmen- yukarıdaki haberlerdeki gibi kendi başına alma yoluna gittiğinde, mimari eser anlamında ya da planlama anlamında, o kentte yaşayacakların istekleri doğrultusunda bir planlamadan ve mimarlıktan söz etmek çok olası değildir.
Bu vesileyle biz de planlamayı, plancıyı, mimarı, mimariyi kavrayamamakla birlikte, şehirlerimizi ”yaşanabilir” kılmak niyeti esasıyla çekilmez birer kaos ortamına sürükler dururuz.
***
”Kaynağından uzaklaşan su kirlenir” der Mevlana.
Meslek insanları olmadan planlama yapıldığında da şehirler kirlenir, yaşam zorlaşır, evde ailemizle geçireceğimiz vakti, yolda onlara ulaşmaya çalışarak harcarız.
Bu sebeple dileğim; siyasi otoritenin meslek disiplinlerini dikkate aldığı, bilimsel çalışmaların göz ardı edilmediği, yaşanabilir kentlerin planlandığı, barış ve huzur içinde bir yeni yılın beklemesi bizleri…