DİNMEYEN YAĞMURLARIN ARDINDAN SICACIK GÜNEŞ GÖSTERDİ YÜZÜNÜ VE PEK TABİ TATİL ROTALARI YÜRÜRLÜĞE GİRDİ.
ÜLKEMİZDE YAŞANAN EKONOMİK ÇALKANTILAR, HER ŞEYİN FIYATINA İNANILMAZ BİR ARTIŞLA YANSIRKEN TATİL PLANI YAPMAK ESKİSİ KADAR KOLAY OLAMIYOR MAALESEF. BU NEDENLE HEM NİSPETEN EKONOMİK HEM DE FARKLI BİR ROTA ARAYANLARA CHIOS’U YANİ SAKIZ ADASI’NI ANLATACAĞIM BU YAZIDA.
Türkiye’den Sakız Boğazı ile ayrılan Yunanistan’a bağlı bu ada Ege Denizi’nde yer alıyor. Birbirinden bakir koyları, masmavi denizi ve bir hayli korunmuş mimarisi ile adeta kendinizi cennette hissediyorsunuz. Burada her yer sakız ağaçları ile çevrili. Zaten adanın en meşhur özelliği de bu ağaçlar ve bunlardan üretilen damla sakızı. Ülkenin damla sakızı ihtiyacının neredeyse tamamı bu adadan karşılanıyor.
Her tercihe uygun çeşit çeşit plajlar var bu adada. Biz daha çok bakir ve sakin olanlarını tercih ettik. Müzikli ve tesisli olan plajları da var fakat kafa dinlemek isterseniz Mavro Volia ve Agia Dynami plajları son derece ıssız ve eşsiz yerler. Tesisli ve hareketli tercihler içinse Lithi, Komi, Karfas gibi plajlar tercih edilebilir.
Plajların yanısıra orta çağ kasabaları da görülmeye değer. Mesta, Pyrgi ve Olympi konum olarak birbirlerine yakın olmaları sebebiyle de bir arada gezilebilecek kasabalardan. İçlerinde en hayran olduğum Pyrgi oldu. Kendine özgü mimarisi ile 14. yy. dan günümüze uzanan minik ve etkileyici atmosferi mutlaka görülmeye değer. Daracık sokakları çevreleyen bitişik nizam evleri, kendine has bir sıva tekniği ile bezenmiş. Xysta adı verilen bu teknikte; volkanik kumdan elde edilen siyah sıva üzerine, beyaz boya ile geometrik şekiller oluşturuluyor. Pyrgi’ye özgü bu teknik köyün kimliği olmuş durumda, evlerinin fotoğrafını nerede görseniz hemen yerini tahmin edebilirsiniz. Sokaklarında gezerken giriş katlardaki evlerin kapılarının çoğu açıktı. Evlerin giriş kapıları doğrudan salona açılıyor. Salonun devamında ise mutfak görünüyor. Kapısı kapalı olanların ise anahtarları üstündeydi.
Kasabanın hem sıcak hem de güven veren atmosferine hemen kapılıyor insan. Meydanında bir çay bahçesi var. Hemen meydanın köşesinde ise bir açık dondurmacı. Mastikalı dondurmasını mutlaka deneyin nefis yapıyorlar. Mesta ve Olympi köyleri, Pyrgi’ye göre biraz daha tenha. Hayat epey erken saatte duruyor. Ama her üç köy de görülmeye, dar sokaklarında uzun uzun yürümeye ve bu mimari dokuyu tecrübe etmeye değer güzellikteler.
Sakız Adası’na gidip de Sakız Mastik Müzesi’ni görmemek olmaz tabi ki. Kizis Studio tarafından tasarlanan müze; sakızın nasıl üretildiğini, ticaretinin nasıl geliştiğini ve kullanım alanlarını kültürel-tarihsel altyapısı ile sergiliyor.
Pyrgi köyüne tepeden bakan, sakız ağaçlarının yetiştirildiği eğimli bir arazi üzerine oturmuş. Pyrgi’ye adını veren kulesiyle köy, müzeden çok net bir şekilde görülüyor. İçinde interaktif alanları ve tarihi gelişimi anlatan sinema gösterim bölümleri de mevcut.
Tavernalarında sunulan deniz mahsulleri genellikle başarılı. Fakat asıl peynirleri muazzam. Hellime benzeyen, ızgara edilerek sunulan yöresel peynirleri dışında, damla sakızlı keçi peynirleri de denemeye değer. Adanın merkezinde bulunan yöresel peynir dükkanlarını ziyaret ederseniz hemen bu damla sakızlı keçi peynirini ikram ediyorlar. Alışılmadık bir tat fakat lezzeti oldukça iyi. Gittiğimiz tavernalar içinde hem mekanı hem de yemeklerini en beğendiğimiz yer ‘Meltemaki’ oldu. Kumsala atılmış masalar üzerinde akşam yemeğinizi yerken güneşin batışını izleyebilir, denizin ayaklarınıza çarpan dalgasını hissedebilirsiniz. Kediler de gelecektir yanınıza, yemeğinizi paylaşmayı unutmayın…