Sapla saman

Destanın yazıldığı tarihtir 30 ağustos 1922…
Ulusumuzu esir etmek isteyenlere karşı genç – yaşlı, kadın – erkek, çoluk – çocuk demeden topyekun Büyük Taarruz’un gerçekleştirildiği zaferdir.
Düşmanın adeta püskürtüldüğü, işgal birliklerinin ulusumuzu terk ettiği şanlı bayramımız, şanlı zaferimiz, milletimizin bağımsızlığına olan bağlılığının en büyük göstergesidir.

***

Bundan tam 95 yıl evvel kazanılan bu zafer hiçbir şeyin gölgesi altında kalamayacak, hiçbir tarihin bastıramayacağı kadar kutsaldır.
Malum, dini bayramlarımızın hicri takvime göre belirlenmesi yüzünden yıl içindeki zamanları değişiklik gösteriyor.
Fakat bu değişiklik sapla samanın karışması sonucunu doğurmak zorunda mı?
***
Bugün Kocaeli’nin bir ucundan diğerine mekik dokumakla geçti benim için. Çeşitli ilçelerdeki işlerimi halletmekle uğraşırken bir yandan da – meslek hastalığı sanıyorum – sürekli etrafımı hafızaya almışım.
En son evin yolunu tutmuşken birden fark ettim.
Her yer ‘Kurban Bayramımız Kutlu Olsun’ yazan ve altında Büyükşehir Belediye Başkanımızın imzası olan afişlerle dolmuş taşmış.

***

Bir de ‘pop müzik şarkıcısı’ bir hanımın konseri olacakmış onun afişleri dikkatimi çekti.
Şu meşhur üst geçitlerimize asmışlar onunkileri de.
Ya da ben sadece oralarda fark ettim.
Aklım almadı ya inatla bakındım etrafıma.
Yok.
Bir tane “30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun” yazılı afiş göremedim.

***

Vardır belki ben denk gelmemişimdir desem de kalem bu durmadı.
Varsa bile, bir tane varsa bile yolunda mıdır acaba her şey?

Bu vatanın yaşlısı, genci, kadını, erkeği, çocuğu bundan tam 95 yıl önce Başkumandanımız Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bağımsızlık mücadelesi vermiş ve en büyük zaferi kazanmışken şimdi 2017 yılında normal midir bu şahit olduklarım, olduklarımız?

***

Yakın çevremdeki dostlarım babamın kitaplara olan merakını iyi bilir.
1971 Mart ayında Milliyet Yayınlarından çıkan ‘Sayılarla Vaziyet ve Manzara-i Umumiye’ adlı kitap (Tevfik Çandar) geçmiş eline.
Tarihe merakından mı önsezilerin kuvvetinden mi bilinmez…
Kitabı okurken Kuvay – i Milliye’nin ilklerinden olan büyük dedem Çakmanzade Ahmet Efendi’ye rast gelmiş.

***

İstiklal Savaşı Gazisi Çakmanzade Ahmet Efendi’ye Mustafa Kemal Atatürk imzasıyla verildiği yazılan İstiklal Savaşı madalyasına rast gelmiş kitapta. Düzce’de Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurucularından olan büyük dedemle ilgili babamın anlattığı ve benim hep hatırımda olan bir anektod vardır: Cumhuriyetin kurulmasının ardından, Düzce Belediye Başkanı olan büyük dedem, henüz ülke savaştan yeni çıkmışken, bir belediye toplantısı sırasında bir çeşit vergi veya harcın arttırılması talebi karşısında şöyle cevap vermiş;
“Cepkeni kolsuz, çorbası tuzsuz bir milletten daha fazlası istenemez”.

***
Şimdi tekrar tekrar düşünelim hep beraber.
Yıl 2017…
O gaziler, o şehitler hepimizin dedesi, babası, atası…
Hiç mi vefa borcumuz yok?
Başkumandanımız Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, tüm silah arkadaşlarına ve büyük dedem Çakmanzade Ahmet Efendi’ye bir kez daha şükran ve minnet duyuyorum.
30 ağustos zafer bayramımız kutlu olsun!