Fikirlerinin tartışılabilir olmasına rağmen, Gündüz Vassaf’ın çeşitli kavramlar üzerinden totaliterliği sorguladığı Cehenneme Övgü (Gündelik Hayatta Totalitarizm) kitabının en uzun bölümünün ‘seçme’nin totaliterliğini sorguladığı ‘Seçememe Özgürlüğü’ adlı bölüm olması hiç şaşırtıcı değil.
Özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu referandum süreci üzerinden düşündüğümüzde bunu net bir şekilde anlayabiliyoruz.
***
Vassaf:
“Seçmek suretiyle, BİZ’i, birçok “biz”lere bölüyoruz. Her şeyi kapsayacak anlamda bir sözcük olduğu halde, biz, genellikle bir dışlamayı belirtmek için kullanılır. Biz ancak BİZ anlamına gelmediği zaman biz anlamına geliyor” diyor.
***
OHAL sürecinde Anayasa yapılamaması gerektiği, ben dâhil birçok kişi tarafından yazıldı ve/veya dile getirildi.
Bununla birlikte karşımıza sunulan bir Anayasa değişikliğini onaylamak ya da onaylamamak gibi iki seçenekten birini seçmekle karşı karşıyayız.
***
Siyasi otoritenin karşımıza sunduğu Anayasa referandumuna verilecek cevabın karşılığında kullandığı dil ise iyiden iyiye kendilerini bile dâhil ederek her şeyi yok saymaya kadar varmış durumda.
Karşı olan herkesi olabildiğince ötekileştiren ve olabildiğince kutuplaştıran bir dille sürdürülüyor bu süreç.
***
Devletin bütün imkânlarını kullanarak sürdürülen bir referandum propagandası sürecinde, önerilen Anayasa metnine karşı çıkan herkesin terör örgütleriyle bir tutulduğu, birmiş gibi gösterildiği bir propaganda süreci yürütülüyor.
İçerik üzerine bilgilendirme zaten hiçbir şekilde doğru yöntemlerle ve karşılaştırmalarla yapılmıyor.
İstenilen sonucun elde edilebilmesi için, savaşta her şeyi yapmak mübah gibi adeta.
***
Ama bu karşı karşıya gelmenin kiminle olduğunun farkına varılmıyor.
Şu anki anketlere göre referandumun sonucunun yaklaşık yüzde elliler, kırklar civarında olduğu görülüyor.
‘Hayır’ ya da ‘evet’in ikisinden birinin de yüzde altmışları aşması pek mümkün görünmüyor.
Bu demek oluyor ki, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan yaklaşık yüzde elliler civarında kesim, ‘BİZ’ olmanın içinden çıkartılıp, daraltılan bir ‘biz’le karşı karşıya imiş gibi gösteriliyor.
***
Bu dil ne yazık ki, Türkiye’de yaşayan herkesin ‘BİZ’ olmasını sağlayacak bir dil değil, tam tersine olabildiğince bölecek, ötekileştirecek bir dil.
Bununla birlikte ‘Hayır’ propagandasının kimseyi ötekileştirmeye çalışmadan, çok fazla partileri ön plana çıkartmadan yapılması dikkat çekici.
***
Önemli olan sadece neden Anayasa değişikliğine karşı çıkıldığının anlatılması.
Sadece ‘taraf’ yaratma ve adeta bir takım tutulması vakasına çevrilen bir süreç yönetiminin yanında, bilgilendirme ve neden olmaması gerektiğinin anlatıldığı bir referandum süreç yönetimini değerli buluyorum.
***
Umarım bu referandum ya da herhangi bir seçimin sonunda ayrıştırılan, daraltılan ve karşı karşıya getirilen ‘biz’ler yerine hep bir arada olabilen tek bir ‘BİZ’ olabiliriz.
İlerlemenin ve aydınlanmanın yolu, diğerini ötekileştirip sadece kendin gibi düşünenle konuşmaktan değil, fikirleri tartışabileceğimiz demokratik ortamları sağlamaktan geçer.
***
Devlet erklerinin halkına sunması gereken, can ve mal güvenliği, sağlık, eğitim, ekonomi gibi standartlardan farksızdır, eşit, adil, laik ve demokratik ortamlarda fikir tartışmak – fikir üretmek.
Bu ol(a)madığında, kendi kuyruğunu yiyen bir yılanın sonsuz döngüsü gibi kısır kalır milletler.
……………………
* Gündüz Vassaf- Cehenneme Övgü (Gündelik Hayatta Totalitarizm), Ayrıntı Yayınları