18 yıl oldu ama hala sesimizi duyan yok.
Ekonominin inşaat sektörü üzerine kurulduğu bir ülkede mimarların mühendislerin sesini duyan yok…
Bilimin ve tekniğin sesi olanları duyan yok…
En çok paranın sesi duyuluyor.
Acılar da unutuluyor,
Kaybettiklerimizin yarası da kabuk bağlıyor,
Korkular da yerini paraya,
daha çok paraya bırakıyor…
18 yıl evvel kıyameti yaşadığımız, enkaz yığınına uyandığımız, doğanın tokadını insan eliyle şiddetlendirdimiz gece hiç olmamış gibi aynı bilinçsizlikle ve son sürat devam ediliyor yapılaşmaya.
Meydanları avm’ye ormanları otele, az katlı yapıları kentsel dönüşümle gökdelenlere çeviren, parası olanı daha zengin, parası olmayanı daha yoksul yapan bir sistem gün be gün yaratılıyor…
Yoksulluk bir yana dursun, yaşama koşulları, sosyal ve kültürel çevresi, alışkanlıkları, gelenekleri ile, toplumun bir kesiminin tüm bağı kesiliyor, dayatmalarla ona yeni bir yaşam zorlanıyor.
Bu yetiyor mu?
Yok.
Çarpık kentleşme, plansız yapılaşma, çözülmemiş altyapılar, ulaşım kabusu, sosyal donatı alanlarının ayarsızlığı, kontrolsüz uygulamalarla, başka bir ülkede ufak denilebilecek şiddetteki bir depremi burada facia şeklinde yaşıyoruz…
İçimde koca bir düğümdür 17 ağustos…
Yutkunanam, unutamam, kayıplarımın yerini dolduramam…
Ses çıkarabilirim ancak
Sesimi duyun diye
Göz göre göre doğal afetleri insan eliyle cehenneme çevirmeyin diye
Mesleği, bilimi gözardı etmeyin diye
Meydanları yok etmeyin
Yeşili ormanı ağacı talan etmeyin
Denizleri doldurmayın
Plansız yapılaşmayın
Refüjleri orman diye yutturmaya çalışmayın
Kendi yağında kavrulan insanların iki göz odalı evlerini ellerinden zorla alıp kentsel dönüşmeyin
Avm üretim çılgınlığına bir son verin
Sırf çıkarlarınızla çelişiyor diye meslek insanlarına savaş açmayın
Ne söylediğimizi anlamaya çalışın
Neden seslendiğimizi, niçin çabaladığımızı görmeye çalışın diye
Duyan olur mu bilmem
Susar mıyım?
…